23 Ağustos 2016 Salı

birikmişlikler vesaireler



 Selamlar, iyi akşamlar.  Denemeye geldim. Deniyorum denemeye çalışıyorum nereye varırım bilmiyorum. Nereye varacağını bilemeden yazmak daha güzel. Sonun sana sürpriz yapıyor. Kendi kalemin seni şaşırtabiliyor. Yalnız şu var, neden insan yazarken biraz daha duygusal, biraz daha karamsar ruh haline düşüyor? 

''Geçtiğin yerler hep kahve kokuyor'' cümlesi ne güzel bir iltifat. Kahve ve kokusu. Kahve kokan kız olmak. 
 Kelimeler üzerinde düşünmeyi ya da oynamayı seviyorum. Kelimeleri hissetmeye çalıştığım bir gündeydim, bir şeyler üretip not alıyordum. Kafamda alfabe hakkında fikir yürütürken, arasında taşıdığı harfleri düşünerek 'az' kelimesinin ne kadar fazla olduğuna bakakaldım .Sonra  a ile başlayıp z ile biten kelimelerin ne kadar özel olduğunu, sanki bir tür sonsuzluk ya da var olan her anlamı ve her harfi taşıyormuş gibi  asil olduklarını düşünüyordum, yolda yürüyorum bi' yandan. Araba geçiyor, kafam dağılacak tam ama hissetmek istiyorum.  Örnek arıyorum bu kelimelere; akdeniz, amansız, alakasız.. Bunları düşünürken a ile başlayıp z ile biten  tarif edemeyeceğim bir ayrıntı çarptı kafama, gülümsetti itiraf ediyorum. Aslına bakarsanız bu ayrıntı beni sık sık gülümsetiyor. Velhasıl kelimelerin taşıyabilecekleri anlamlar üzerinde düşünmeyi de seviyorum. Kişiye göre ya da kişiler arasında değişen anlamlar. Daha üretecekken yürüyeceğim yol bitiyor, kafam dağılıyor.

  Her kalemde satırlara cevaplamaya korktuğum; aslında cevabını bulmayı pek de istemediğim sorular düşüyor. Yazmadığın her dakika zarardasın demişti biri, ben uzun süredir zarardayım gibi. Ve ben biraz da zararlıyım. Kime' demeye gerek yok kendime. İç çatışmalar insanı kendi içinde parçalara bölüyor ve kimin kim olduğu ayırt edilemiyor. Aslında hepsi kişinin kendisi. Ve düşünceleri ne kadar fazla olursa hayalleri o kadar güzel oluyor.
 Overthinking diye bir terim var türkçeye güzel çevrilmiyor. Ama şöyle diyorlar; var olmayan problemler yaratma 'sanatı'. Emin olabilirsiniz sanatımı elimden geldiğince güzel icra ediyorum. Başarılıyım ki sadece bu konuda alçak gönüllü olmaktan münezzeh ve uzağım.

Hayal gücümü içinde kayboluncak kadar genişletmek istiyorum, illa kaybolacaksam, hayallerimde kaybolmalıyım.

 Aslında insan nerede yanlış yapsa, ya hisleri yüzünden ya mantığı yüzünden yapıyor bu nesnel bir gerçek. Beyin ve kalp bir çatışma içerisinde, bu da ruhu parçalara bölüyor. Kalbin yaptıramayacağı şey yok ama beyin de mutlu yaşamayı vaadediyor. Kalp insanı yoruyor ama beyin de biraz duygusuz kalıyor. 
Kalbimi seviyorum ama beni çok üzüyor, ama hissedebileceğim en güzel şeyleri bana hissettiriyor. 
Mantığımı seviyorum ama bazen beni robotlaştırıyor, ama yaşayabileceğim en doğru hayatı bana sunuyor.
Ruhumu seviyorum ama beni parçalara ayırıyor, ama düşleyebileceğim en güzel hayalleri benim için yaşanmışçasına saklıyor.

  Hayal kurmak, insanın zihninde sınırlı kalmıyor. Çoğu kez gerçekleşince büyüsünü kaybeden hayaller, gözlerini kapatıp düşlerken seni sonsuz bir büyünün içine düşürüyor. 

Düşlerimin içinde kaybolmak istiyorum.

 Ne zaman olacağı, hatta olup olmayacağı bile belli olmayan bir olay için gün saymak, umudun hayatı ne denli özel kıldığını gösteriyor. Evet, ne zaman olacağını bilmediğim, hatta gerçekten olacağından bile şüpheli olduğum bir olay için aylardır gün sayıyorum. Umudum hayatımı özel kılıyor.

 Kafama önceden taktığım bazı sorunlar, başıma gelip geçince o kadar da önemli değilmiş geçti bitti oluyor ve bu beni epey mutlu ediyor. Zaten şey diyordum; şu an yaşadığımızdan daha ciddi bir acı yaşayınca önceki anlamsız ve önemsiz geliyor. Acınınsa sınırı yok, arttıkça artabiliyor ki bu da acı çekmeyi ve üzülmeyi gereksiz hale getiriyor. 
Üzülmekten çok, kendime anlam yüklemeye, her şeyi, herkesi, her duyguyu en zirvesine kadar hissetmeye çalışıyorum.Kendimdeyim ama henüz kendimi bulmadım. Ruhumun tüm eksikliklerini tamamlamaya çalışıyorum. Bakın yine deniyorum. Denemek güzel, aslında hayat cidden güzel.
 Bazı birikmişlikler sonucu yine bir sonuca varamadan, yazıyı bitiriyorum.